Hepinizin cevapını merak ettiği bu bozukluğun cevapını öğrenmek amacıyla ilk olarak namacıyla ülkemizde İngilizce öğrenemediğimiz sorusuna cevap aramamız gerekiyor. Dünyanın değişik bölgelerinde ya da ülkemizde karşılaştığımız pek çok yabancı kolaylıkla kendilerini İngilizce ile ifade edebilirken ülkemiz üniversitelerinden mezun olan eğitimli bireylerin dahi okul hayatlarında yüzlerce saat yabancı dil eğitimi almalarına karşın en kolay greksinimlerini anlatmakta dahi zorlanmaktadır.
Hem ülkemizde devlet ve özel sektörde çalışmış hem de Avrupa Birliği‘ne dâhil 9 ülkede eğitim, işbaşı izleme ve öğrenci değişimi programlarına katılarak aradaki farkları analiz etme ihtimaline sahip olmuş bir eğitmen olarak size birtakım gözlemlerimi aktarayım.
Öncelik ile ülkemizdeki uygulamaların aksine AB ülkelerinde yabancı dil bir ders olarak değil bir konuşma faaliyeti olarak veriliyor. Öncelik ile öğrencilerin kolay ifadelerle konuşturarak cesaretlendiriliyor. Bizde ise daha eğitime başlarken öğrenciler yoğun dilbilgisi eğitimi ile bunaltılıp konuşma cesareti kırılıyor. Bizde eğitim boşluk doldurma, test çözme gibi yollarla pekiştirilirken onlarda oyun ve konuşma aktiviteleri metotlarıyla sağlanıyor.
Öğrenciler konuşmaya başladıkları vakit gerçekleştirdikleri dilbilgisi sorunları yüzlerine vurulup cesaretleri kırılmıyor. Bizde ise birtakım hallerde öğrenciler doğru cevapı bildikleri durumda hatalı yapar mıyım kanaati ile söz almaya çekiniyor.
Daha evvelce özel kurslara katılıp İngilizce öğrenemeyen pek çok öğrencim derste hayat sürdürdükleri psikolojik baskı neticesi bit türlü konuşamadıklarını ve yüzden özel derse yöneldiklerini söylediler.
Dil öğrenme insanoğlunun doğuştan sahip bulunduğu bir yetenektir. Nasıl piyano çalınarak, araba sürülerek, yüzme yüzülerek öğrenilirse, konuşma da konuşularak öğrenilir. Yani kendi anadilimizi nasıl öğreniyorsak yabancı dil de aynı yöntemle (doğal edinim) öğrenilir.